İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar vardır.
(Rahman Süresi 68)
O, gökten su indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik.
O bitkiden de kendisinde üst üste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik.
Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın!
Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır.
(En'am Süresi 99)
Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur.
Her biri meyve verdiği zaman meyvesinden yeyin.
Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin;
çünkü Allah israf edenleri sevmez.
(En'am Süresi 141)
"Ashab-ı yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar! Dalbastı kirazlar, dolgun salkımlı muzlar, yayılmış gölgeler... Şırıl şırıl akan sular... Tükenmeyen, eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler."
(Vâkıa Süresi 28-33)
" Her narda mutlaka cennet sularından bir damla vardır. "
(Hadis-i Şerif)
" Narı, içindeki zarı ile yiyiniz, muhakkak ki o, mideyi dibağat edip (onarmak), temizler."
(Hz. Ali)
Nar bir meyve olmasının çok daha ötesinde; rüya tabirlerinden kök boyaya, bilmecelerden sembollere kadar pek çok alanda hayata değer katmış ve sembolize olarakta yaşam bulmuştur. Nar, gizli öğretilerin kapılarını açabilecek kadar derin bir anlama sahiptir. Tabii bu noktada düşünenler için çok derin bilgiler vardır. Epistemolojik olarak narın açılımı, incir ve üzüm gibi tek köke bağlı, çok taneli bitkiler bereket anlamını destekler niteliktedir.
Eski Mısır'da nar, din adamları tarafından kutsal sayılmış ve motif olarak kullanılmıştır. Mimari figürlerde de nar işlemelerine rastlanır. Bazı toplumlarda nar tanelerinin yaşam sembolü olduğuna da inanılır, her tanesinin yılın bir gününü temsil ettiği söylenir..!
Antik Yunan'dan, semavi dinlerin sonuncusu olan İslamiyet'e kadar tüm yaşayan ve yok olmuş inanış ve toplumsal kültlerde narı görmekteyiz.
Nar, sembolik bir meyvedir. Anadolu'da kullanıldığı alanlarda bereketi temsil eder. Ayrıca dönemin bereket tanrıçası olarak ifade edilen kült hangisi ise (Kybele ve diğerleri), onun elinde ya da etrafında nar figürüne yer verilir. Nar ayrıca doğumu, çoğalmayı da temsil eder.
Anadolu'da birçok inanç ve adetin konusu olmuştur. Anadolu geleneklerinde evin içinde nar patlatmak-kırmak- vardır. Yere atılan nar parçalanıp-kırılıp-taneleri dağılır. Böylelikle eve bereket getireceğine inanılır. Günümüz verileriyle ispatlanmış olarak nar kalbe güç vermektedir ve birçok hastalığa iyi geldiği ispatlanmıştır. Rengi itibariyle de kalbi andıran nar, bağışıklık sistemini de güçlendirmektedir.
Nar Farsça'da ateş anlamına gelmektedir. Aşkın tecelli bulduğu yer olarak kalbe baktığımızda bu sefer tasavvuf manalarına doğru yola çıkarız.
Kısacası nar dediğimizde bilgi açısından da bereket dolu bir denize doğru yelken açmış oluyoruz.
Narın kalbi sağlamlaştırdığına dair bilimsel bulgular mevcuttur. Kanser ve cinsel sorunlardan korunmak isteyenlerin tercih ettiği bir meyvedir. Altı hafta boyunca nar suyu içen 45 kadın ve 45 erkekte kalp krizi riski yüzde17, kansere yakalanma riski yüzde 22, cinsel problem yaşama riski ise yüzde 16 oranında azaldığı tespit edilmiştir. Önceki araştırmalarda, narın kolesterolü ve şekeri dengeleyip, ishali kestiği, bağışıklık sistemini güçlendirip, prostat ve cilt kanserini önlediği saptanmıştır.
Nar suyu yüksek tansiyon hastalığının tedavisinde, kalp ağrılarında, hemoroit tedavisinde faydalı olmaktadır. Böbrek zafiyetine karşı nar suyu içilmesi yararlı olduğu söylenmektedir...
Nar suyunun harareti giderici özelliği bulunmakta, şeker ve kurdeşen hastalığına iyi geldiği bilinmekle beraber, kalbi kuvvetlendiren nar suyu, karaciğer zafiyetini gidermekte, mide iltihabını ve ağrısını geçirmektedir. Nar ekşisi şeker hastalarına tavsiye edildiğini biliyoruz.
Nar şırasının şekerle hazırlanan şerbetinin çok faydalı özelliğinin olduğu böbrek ve diğer rahatsızlıklara iyi geldiği bilinmektedir.
Romatizma ağrılarının hissedildiği eklem ve uzuvlara nar şırası sürüldüğünde, ağrı kesici özelliği bulunmaktadır. Eskiden bayılmalara karşı nar şerbeti içilirdi. Tatlı nar suyu, ses kısıklığı ve zatürreye karşı şifalıdır. Narın meyvesi ve suyunun yanı sıra çiçekleri ve kabuğu da yararlarıdır. Nar çiçeği bağırsak yaralarını ve iltihaplarını iyileştirir. Boyun tutulmasında nar çiçeği lapası boyuna konursa şifalı gelir. Narın kabuğu çay gibi demlenerek içildiğinde, mide ve bağırsağa çok faydalı olmaktadır. İşte nar böyle bir meyvedir, her şeyiyle faydalı bir meyve olan narın baklalım mitolojideki yerine: Büyük dinlerin hemen hepsi tarafından kutsal anlamlar yüklenen nar meyvesi, Yunan mitolojisindeki yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırılma hikâyesinde de evlilik, yaşam ve yeniden doğuşu simgelemek için kullanılırdı. Persephone, bir gün bahçede dolaşırken olağanüstü güzelliğiyle tek başına büyümüş bir nergis çiçeği görür. Onu koparmak için eğildiğinde, yer yarılır ve Hades, Persephoneyi kaçırıp yeraltı krallığına indirir. Nar taneleri yiyerek Persephone kendini Hades'e adadığını gösterir. Burada nar evlilik ve aile bağının çözülmezliğinin ve kuvvetlendirildiğinin sembolüdür. Kızının kaybolmasına sinirlenen Tanrıça Demeter, kızını bir daha görene kadar yeryüzünde meyve yetişmesini engelleyeceğini söyler. Araya giren Zeus, Persephonenin yılın üçte birinde Hades ile geri kalanında Demeter ile kalacağını söyler. Persephonenin yeraltından çıkıp dünyaya geldiği gün baharın gelişi olarak kutlanır. Kutsal evliliklerin çözülmezliği, kuvvetlendirilmesi olarak anlamlandırılır.
Zerdüştlükte ise; Nar meyvesinin İran ve Afganistan kökenli olduğu sanılmaktadır. En fazla da Zerdüşt ritüellerinde ve tapınma törenlerinde kullanılmış, kutsal sayılmıştır. İran mitolojisinde İsfandiyar'ın nar yedikten sonra yenilmez olduğu anlatılır. Zerdüşt dinine göre nar meyvesi "ağaç" olarak kabul edilir. Tüm yıl boyu yeşil kalan nar bitkisi, ruhun ölmezliğini de sembolize eder. Aynı zamanda bir tek narın içindeki binlerce tane, refah ve zenginliğin işaret ettiği her tanesinin bir günü sembolize ettiği ve bereketi ifade ettiği kabul edilir. Bu nedenle, çocukların takdis törenlerinde nar taneleri, pirinç ve kuru üzüm taneleri ile karıştırılarak etrafa serpilirdi. Narın Zerdüştler için ifade ettikleri şöyledir: Ruhun ölmezliği, bolluk ve refah, evlilik ve aile bağının kuvvetlenmesi, doğanın mükemmelliğidir.
Musevilikte de; Nar tohumu, kutsal kitap metinleri içinde de geçer. Nar çiçeklerinin, meyvesinin ve tadının güzelliğinden dolayı övülür ve kutsallık, evlilik, aile, doğurganlık ve bolluk simgesi olarak kabul edilir. Mimarlık ve süslemede de nar simgesi yoğun olarak kullanılır. Kral Solomon için yapılmış dillere destan sarayın tüm sütun başları ve diğer Yahudi krallarının saraylarındaki duvarlar nar meyvesi ve yaprak şekillerine benzeyen bezemelerle kaplıdır.
Budizmde ise; Kutsal sayılan bir meyvedir nar. Budist sanatında meyve simgesi, hayatın tüm olumlu etkilerinin özü olarak kabul edilir. Evlerinde nar figürü bulunan bir aile her türlü kötülükten korunur ve bereketli sayılır. Bir Budist efsanesine göre şeytani alışkanlıklarından dolayı çocukları yiyen kötü tanrıça Hariti, Buda'nın ona verdiği narı yiyerek iyileşir. Özellikle hırçın kadınlar için şifalı olduğuna inanılır bu inançta.
Hristiyanlıkta da; Meryem ve İsa resimleri ile heykellerinde kıyamet günü, sonsuz hayat ve kutsal aile birliği sembolü olarak nar kullanılır. Ortaçağ sanatında, doğurganlık sembolü olan nar ağacı ile tek boynuzlu atların avlanması arasında bir paralellik kurulmuştur. Doğası hırçın ve vahşi olan bu tek boynuzlu atlar söylenceye göre sadece bakireler tarafından evcilleştirilebilirler. Bir kere evcilleştikten sonra da bir nar ağacına zincirlenirlermiş.
İslamiyette ise; Kur'an-ı Kerim'in tarif ettiği cennet bahçelerinde nar ağaçları vardır. Ayrıca narın cennetten çıkma bir ağaç olduğuna inanılır. Anadolu'da ve Orta Doğu'da evlilik törenlerinden sonra çiftlere mutlu olması dileğiyle nar taneleri yedirilir. Düğünlerde damat ve gelin düğün töreni sonunda kendi evine getirildikten sonra gelinin eline bir nar verilir ve duvara atması istenir. İşte o nar kırıldıktan sonra herkese bir parça verilir ve yenilmesi sağlanır. Narın burada mutluluğu, bereketi, doğurganlığı, şansı ifade ettiği düşünülmektedir. Narın her tanesinin bir bereketin anlamını taşıdığı ve nar meyvesi sağlık ve sıhhatle özdeşleştirildiği kabul edilir. Bir rivayete göre Hz. Fatıma iştahsız olmuştu. Hz. Ali, Hz Fatıma'nın hane-i şeriflerine teşrif edip: "Ya Fatıma! Dünya tatlılarından gönlün ne istiyor?" diye sordu. Hazreti Fatıma: "Ya Ali, nar istiyorum." buyurdu. O zaman da Hz. Ali Efendimizin yanında hiç para yoktu. Uzun uzun düşündü. Sonra kalkıp çarşıya gitti. Birisinden biraz borç para aldı ve onunla bir nar satın aldı. Eve giderken ise yol kenarına bırakılmış bir ihtiyar hasta gördü. Hz. Ali Efendimiz o ihtiyara da yaklaşıp:
"Gönlün ne istiyor?" diye sual buyurdu. O da:
"Ya Ali! Beş gündür buraya atılmış duruyorum. İnsanlar geçip giderler. Kimse bana iltifat etmez, ilgilenmez. Benim canım ise nar istiyor." dedi. Hz. Ali Efendimiz düşündü.
"Eğer bu elimdeki narı bu ihtiyara verirsem, Fatıma narsız kalacak. Eğer buna vermezsem Cenab-ı Hakk'ın Ayeti celilesine "Ve dilenciye gelince (onu) azarlama" (Duha 93.10) ve Resulüllah Efendimizin(Laa teruddüsseeile velev kene ale fersin) emirlerine muhalefet etmiş olurum" diye düşündü ve narı ihtiyara verdi. İhtiyar hemen yedi ve şifa buldu. Hz. Fatıma validemiz ise de evde şifa buldu. Hz. Ali Efendimiz Fatıma'dan haya ederek hane-i saadetine geldi. Hz. Fatıma, Hz Ali Efendimizi görünce O'nu ayakta karşıladı. Narın hadisesini öğrenince:
"Ya Ali! Sen üzülme; Allahü Teala'nın izzet ve celaline yemin ederim ki sen o ihtiyara o narı verdiğinde gönlümde, nara karşı olan iştah gitti" dedi. Hz. Ali O'nun bu sözleri ile ferahladı. O anda bir kimse gelip Hz. Fatıma'nın kapısını çaldı. Hz. Ali Efendimiz:
"Kimsin?" diye sual buyurduklarında:
"Aç kapıyı ben Selman-ı Farisi'yim," diye ses geldi. Hz. Ali kalkıp kapıyı açtı ve Selman içeri girdi. Elinde üzeri mendille örtülü bir tabak vardı. O tabağı Hz. Ali'nin önüne koydu. Hz. Ali Efendimiz: "Bunu kim gönderdi?" dedi. Hz. Selman: "Bunu Allah Teâlâ Hazretleri Resûllah'a gönderdi. Nebi Aleyhisselam da zatı şerifinize gönderdi." buyurdu. Hz. Ali Efendimiz tabağın örtüsünü açtı. Baktı ki, tabakta dokuz tane nar var. Hz. Ali buyurdular ki:
"Yâ Selman! Bu getirdiğin bana olsa on olurdu. Çünkü Hakk Teâlâ: "Kim bir iyilik ile gelirse onun için on misli vardır." (En'am 6, 160) buyuruyor. Bu ise ona uymuyor, buyurdular. Selman tebessüm ederek, sakladığı bir narı da çıkarıp tabağa koydu. Ve:
"Yâ Ali! Allah'a yemin ederim ki bu narlar on idi. Fakat ben seni tecrübe için bir tanesini saklamıştım." diye buyurdular. Devamı Yarın....