Oku; hayatı oku insanı oku kendini oku
İlahi iradenin ilk emridir oku. Dünyada nadiren ücretsiz gerçekleştirilen ve her isteyenin her an gerçekleştirebileceği bir etkinliktir okumak. 6 yaşında okumayı öğrendikten sonra, 40 yaşında, 70 yaşında hatta hasta yatağında okuyabilirsin. Havada, karada veya denizde okuyabilirsin. Sevinçlisindir okursun, hüzünlenirsin yine okursun. Ölüm döşeğinde okuyamayacak durumda bile olsan yakınların senin yerine okur. Beyin, düşünmeye ve üretmeye yönelik aktif olduğu her durumda okursun. Okumak için bazen ışığa veya görmeye bile ihtiyacımız olmayabilir. Bunun en canlı örneği görme engelli insanlar için oluşturulmuş olan kabartmalı yazıların okunmasıdır. Okurken bir yolculuğa çıkarız, fikirleri duyar ve onları sorgular, böylece eleştirmeyi öğreniriz. İnsanlarla iletişim kurabilmeyi ve onların fikirlerine saygı gösterebilmeyi öğreniriz. Kısaca hayatı öğreniriz.
Önceleri okur ve okuduğumuz kitapların kahramanlarının kimliğine bürünürdük. Kahramanca yaşar, sevabı ve günahı ile kitaba ortak olurduk. Bazen Çanakkale destanında bir Kınalı Hasan, bazen Asrı saadette bir Musab, bazen de Osmanlı devletinin büyük padişahlarından bir Fatih olurduk. Onlardan Ülkesinin bağımsızlığı için şehit olmayı, dininin dünyanın dört bir tarafına yayılması için serden geçmeyi ve büyük Cihan padişahları gibi ülkeler fethetmeyi öğrenirdik. Şimdilerde o kitapların yerini facebooklar aldı, ınstagramlar aldı ve maalesef dizi kahramanları aldı. Fıtratımızla ve yaşantımızda alakası olmayan paylaşımlar yapmak ve beğeni toplamak bizim için çok daha önemli olmaya başladı.
Zaman çok hızlı ilerliyor. Her geçip giden gün bizden bir parça alıp götürüyor. Einstein’inda dediği gibi mutlu olduğumuz zaman dilimleri hızlı, üzüntülü ve gergin olduğumuz zaman dilimleri ise çok yavaş geçiyor. Buna örnek olarak taziye evinde geçen zaman ile, tatile ailesinin yanına giden öğrencinin geçirdiği zamanı verebiliriz. Kitap okumak ta şüphesiz mutlu olduğumuz zaman dilimlerinde biridir. Bizimde bu çabuk geçen zaman dilimini en aktif bir şekilde değerlendirebilmek için hızlı okumalı ve okuduğumuzu anlayabilmeliyiz. Böylece aynı sürede daha fazla araştırma yapabilir ve daha çok kitap okuyarak bilgimizi arttırabiliriz. Hızlı okunmayı öğrenmek, sadece daha çok kitap okumak mıdır? Cevabımız tabii ki hayır olacaktır. Bu sayede kaynak taramalarını daha hızlı yapar, akademik çalışmalarda aradığımız bilgileri daha çabuk bulur, gazete ve süreli yayınları daha hızlı tarayabiliriz. Özellikle de ders çalışırken hızlı okumaya ve anlamaya çok ihtiyacımız var. Beynimiz sosyal medya platformlardan dolayı maalesef hep meşgul edilmekte ve adeta bir çöplüğe dönmektedir. Verilerin çok hızlı aktığı dijital dünyada, işimize yarayacak bilgileri zamanı geldiğinde zihnimizden geri çağırıp kullanmak çok önemli bir durum olmaktadır. Zihnimizi her zaman antrenmanlı ve aktif tutmak için okumaya, özellikle de anlayarak hızlı okumaya özen göstermeliyiz. Zihnimizi sosyal medyaya esir etmektense, kitapların uçsuz bucaksız sahalarında özgürleştirelim.
Zeki olan insanlar mı daha hızlı ve daha çok kitap okur? Yoksa daha çok ve hızlı kitap okuyan insanlar mı daha zeki olur? sorularını kendimize soracak olursak, tabiki bunun cevabı daha çok kitap okuyan daha zeki olur şeklinde olacaktır. Okumak beyni çalıştırıyor evet bunun yanında bir de daha hızlı ve çok okumak bizi hızlı hayatın akışına hazırlayacak şekilde daha aktif bir hale getiriyor. Beynimiz o kadar büyük bir dosyalama ve kataloglama özelliğine sahiptir ki, dünyadaki bütün bilgileri eğer belleğimize doğru bir şekilde depolayabilirsek istisnasız bütün bilgileri sindirebilir ve istediğimiz zaman geri çağırabiliriz.
Herkes hızlı okuyabilir. İnanarak çalışmak ve düzenli egzersiz hızlı okumanın mayasını oluşturmaktadır. Ez cümle diyoruz ki, okumak ruhun özgürleşmesidir. Dijital dünyaya yabancı kalmamak için öğrenmeliyiz. Bunun içinde araştırmalı, okumalı, tartışmalı ve sorgulamalıyız. Hayatı öğrenmeli, öğretmeli ve bende buradayım diyebilmeliyiz.
